MURÂD HÂN-I;
Üçüncü Osmanlı Sultânı. Birinci Murâd adıyla târihe geçti.
1326’da Bursa’nın fethinden sonra doğdu. Babası, Orhan Gâzi, annesi Nilüfer
Hâtundur. İyi bir eğitim ve öğretim görüp, terbiye edilerek, yetiştirildi.
Lalası Şâhin Paşanın yanında dînî, millî, idârî ve askerî kültürünü arttırdı.
Ağabeyi Süleymân Şahın Rumeli fetihleri sırasında vefât etmesi üzerine Osmanlı
tahtına veliahd tâyin edildi (1359). Kısa bir müddet sonra da babasının vefâtı
üzerine Bursa’ya davet edilip Osmanlı tahtına geçti (1360).
Sultan Murâd Han, ilk iş olarak devletin başşehri Bursa’da lüzumlu
tâyin ve icrâatlarda bulundu. Şehzâdeler meselesini halletti. Önce, Karadeniz
Ereğlisi ve Ankara fethedildi. Lala Şâhin Paşayı ilk serdar ve sadrazam yaptı.
Bursa kâdısı Çandarlı Halil Paşayı da kazasker tâyin etti. Devletin içişlerini
hallettikten sonra, Anadolu’dan Rumeli’ye yöneldi. 1361’de Çorlu, Keşan,
Dimetoka, Pınarhisar, Babaeski, Lüleburgaz ve 1362’de Edirne fethedildi. Bizans
Devletinin İstanbul’dan sonra ikinci önemli şehri olan Edirne’nin fethi,
Türkler’in Avrupa’ya kesin olarak yerleşmelerini temin etti. Trakya’da stratejik
bir mevkide bulunan Edirne, Osmanlı Devletinin Rumeli’ndeki fetihlerinde bir
askerî harekât noktası oldu. Her geçen gün şehrin îmar faâliyetleri artarak;
genişledi. Ardından sıra ile; Gümülcine, Zağra, Yenice ve Filibe fethedildi.
Rumeli’nde fethedilen Avrupa topraklarına, Osmanlı iskân siyâsetince, Türk-İslâm
ahâlisi yerleştirildi. Bu arada Osmanlının âdil idâresinden memnun kalan
Hıristiyan ahâli de seve seve Türklerin hâkimiyeti altına girdiler.
Ancak Haçlılar papalığın teşviki ile Osmanlılar aleyhine
ittifâk kurdular. Haçlı ittifakını haber alan Sultan Murâd Han da yerinde ve
zamânında tedbirler alarak, hazırlıklarını tamamladı. Fetihlerin genişlemesiyle
asker ihtiyâcı arttığından, yaya ve müsellem teşkilâtlarına ilâveten, devrin
âlimlerinden Karamanlı Molla Rüstem’in teklifi ve Kazasker Çandarlı Kara
Halil’in fetvâsı ile, harpte esir alınan gayri müslim çocuklarından beşte
birinden istifâde edilmek sûretiyle "Yeniçeri" adıyla bir asker ocağı
kuruldu.
Alınan esirler Anadolu’da Türk çiftçi
âilelerinin yanında Türk-İslâm terbiyesiyle yetiştirilerek, Yeniçeri Ocağına
kaynak temin edildi. Ayrıca mâlî teşkilâtta düzenlemelere gidilip, gelirler
arttırıldı.Bu durum Bizans İmparatorunu Osmanlılarla antlaşma yapmaya mecbur
bıraktı. Yapılan antlaşmaya göre İmparator Yuannis, Rumeli’ndeki Osmanlı
fütuhâtını kabul ve tasdik etti. Bunları almak için hiçbir zaman Türk
düşmanlarıyla birleşmeyeceğini ve Anadolu Beyliklerinden gelebilecek taarruzlara
karşı Birinci Murâd Han yardımcı kuvvet isterse asker vereceğini bildirdi. Bu
antlaşmanın, Bizans’ın Osmanlı Devletine tâbiliğini arz etmesi mâhiyetinde
olduğu kabûl edilir.
Öte yandan Filibe’nin fethi
üzerine Osmanlıların Balkanlarda ilerlemesini durdurmak için Papa Urban’ın
çabaları ile meydana getirilen, Sırp, Macar, Bulgar, Ulah ve Bosnalılardan
meydana gelen Haçlı ordusu, Edirne’ye doğru yürüdü (1364). Ancak Hacı İlbeyi
komutasındaki Osmanlı öncü kuvvetleri, Haçlıları büyük bir bozguna uğrattılar.
Düşmanın büyük kısmı Meriç sularında boğuldu.
Sultan Murâd Han, Rumeli’ne geçmeden önce Katalanların elindeki Biga’yı
fethetti. Sırpsındığı Muhârebesinden sonra, Osmanlı başşehrini Bursa’dan
Edirne’ye naklettirdi. Şehri kısa zamanda mescitler, câmiler, medreseler, saray
dâhil bütün kültür ve sosyal müesseselerle îmâr etti. Türk-İslâm ilim ve sanat
eserleriyle süslenen Edirne, İstanbul’un fethi sonrasına kadar Osmanlıya
başşehirlik yaptı. Balkanlarda Osmanlı idâresi ve müesseseleri tesis edilerek,
ticâret canlandırıldı. Adriyatik kıyısında küçük bir devlet olan Raguza
Cumhûriyetiyle ticâret antlaşması yapılarak Osmanlı himâyesi altına
alındı.
1366 târihinde Gelibolu, Bizans
İmparatorunun dayısı Savua Kontu İtalyan Amedeo tarafından işgâl edilmişse de,
bir yıl sonra tekrar Osmanlıların eline geçti. 1366’da Sultan Birinci Murâd Han,
başlattığı Balkan fütuhâtıyla; Kırkkilise (Kırklareli) Vize, Aydos, Burgaz ve
Tirebolu mevkılerini zaptedip, Karadeniz’e dayanmak istiyordu. Bu gâyesini
gerçekleştirmek için, çok muntazam bir plân tatbik etti. Batı cephesi
kumandanlığına Evrenos Paşayı tâyin ederek, Makedonya’nın fütuhâtıyla
vazîfelendirdi. Kuzey cephesi kumandanlığını Kara Timurtaş Paşaya vererek, Tunca
boyunun fethiyle vazîfelendirdi. Kuzeybatı cephesi kumandanlığını da Rumeli
Beylerbeyi Lala Şâhin Paşaya verdi. Kara Timurtaş Paşa 1366’da Bizanslılardan
Kızılağaç Yenicesi’ni, Bulgarlardan Yanbolu ve İslimyeli’yi aldı. Lala Şâhin
Paşa Samaku ve İhtiman’a akın tertip etti. Sultan Murâd Han 1367’de başlattığı
harekâtla Bulgarlardan Aydos, Karinâbad ve Tirebolu’yu, 1368’de de
Bizanslılardan Hayrabolu, Pınarhisar ve Vize’yi alıp, elden çıkmış olan
Kırkkilise’yi tekrar fethetti. Bulgaristan Kralı Yuvan Şişman, Osmanlılara karşı
duramayacağını anladığından sulh yaparak kızkardeşi Prenses Marya’yı Sultan
Murâd’a verdi. Buna rağmen daha sonra Bizans İmparatoru Beşinci Yuannis
Paleoloğ’un teşvikiyle Sırp Kralı ile Osmanlılara karşı birleşti. 26 Eylül 1371
Cumâ günü Çirmen’de yapılan muhârebede müttefikler büyük bir bozguna uğradı. Bu
savaşla Balkanlardaki mukâvemet kırılarak, Osmanlılara Makedonya kapıları
açıldı.
Çirmen Zaferi sonunda ilk Makedonya
fütuhâtı başlatılarak, Vezîriâzam Çandarlı Kara Hayreddîn Halil Paşa, Rumeli
Beylerbeyi Lala Şâhin Paşa, Gâzi Evrenos ve Deli Balaban Beyler komutasındaki
Osmanlı ordusu, İskeçe, Drama, Kavala, Zihne, Serez, Avrethisar-Vardar Yenicesi
ve Karaferye mevkilerini fethetti. Osmanlıların Makedonya’yı zaptederek
Köstendil’e gelmeleri üzerine, Yukarı Sırbistan Hükümdârı Lazar Grebliyanoviç,
Sultan Murâd Han ile anlaşmak istedi. Vergi vermek ve gerektiğinde Osmanlı
Devletine asker göndermek şartı ile antlaşma sağlandı.
Rumeli ve Anadolu’da fetihler devâm ederken bâzı mâlî, idârî ve askerî
ihtiyaçları karşılamak için teşkilât yapılmıştı. Kara Timurtaş Paşanın
tavsiyesiyle, tımarlı teşkilât, tâdil ve ihtiyâca göre ıslâh edildi. Yaya,
müsellem ve yeniçerilere ilâveten Kara Timurtaş Paşanın tavsiyesiyle kapıkulu
askerlerinden olarak maaşlı Süvâri ocağı kurulduğu gibi, seferlerde levâzımın
muhâfazası ve süvârilerin hayvanlarına bakmak üzere Voynuk sınıfı teşkil olundu.
Sultan Murâd Han 1378’de oğlu Şehzâde Bâyezîd’i Germiyan Beyi Süleymân Şahın
kızı Devletşah Hâtun ile muhteşem bir düğün yaparak evlendirdi. Süleymân Şah,
Kütahya, Tavşanlı Emed ve Simav’ı, kızının çeyizi olarak verdi. Hamidoğlu
Hüseyin Beyden seksen bin altın karşılığı; Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Seydişehir
ve Karaağaç alındı.
Birinci Murâd Han 1380’de
Makedonya’da harekâta geçilmesini emretti. Rumeli Beylerbeyliğine tâyin edilen
Kara Timurtaş Paşa, Vardar Nehri sâhilindeki İştip’i fethetti. 1382’de Vardar’ı
geçerek Manastır ve Pirlepe’yi aldı. Manastır, Arnavutluk ve Kuzey Epir
mıntıkalarına yapılacak harekât için üss oldu. 1384 bahârında Osmanlı akıncıları
Bosna-Hersek akınını gerçekleştirerek, pekçok esir ve ganimet aldılar.1385’te
Vezîriâzam Çandarlı Hayreddin Paşanın Ohri’yi fethi ile Osmanlılar, Arnavutluk
hududuna yerleştiler. Kuzey Arnavutluk Prensi Balşa ile Drac ve Orta Arnavutluk
Dükası Şarl Topia arasında meydana gelen muhârebede Drac Dükası, Hayreddin
Paşadan yardım istedi. Çağrı üzerine Hayreddin Paşa Drac Prensine yardım ederek,
Savra’da onun gâlibiyetini temin ettiği gibi bu muhârebede Prens Balşa da
öldürüldü.Osmanlı ordusunun Rumeli’nde bulunmasından istifâde eden Karamanlı
Alaeddîn Bey, 1386’da Osmanlı hududuna taarruz ederek, Beyşehir ve havalisini
zaptetti. Hudud tecâvüzünü haber alan Sultan Murâd Han, Rumeli’de Vezîriâzam
Çandarlı Hayreddin Paşayı bırakarak, Karaman hududunu aştı. Karaman Ovasına
gelen Osmanlı ordusu, Alaeddin Beyin kuvvetlerini mağlup ederek, sulh istemeye
mecbur bıraktı. Sultan Murâd Hanın dâmâdı olan Alaeddin Bey, zaptettiği
toprakları geri vermesi ve Osmanlı sultanının elini öperek özür dilemesiyle
affedildi.
Karamanoğullarının da Osmanlı
hâkimiyetini tanıması, batıda olduğu gibi doğuda da, Sultan Murâd Hanın nüfûz ve
itibârını arttırdı.Sultan Murâd Hanın ve Osmanlı ordusunun Anadolu’da
bulunmasından istifâde eden Balkan kral ve prensleri Türklere karşı ittifak
kurup, taarruz planlıyorlardı. Bosna hududunda Lala Şâhin Paşa kumandasındaki
akıncıların harekâtı, Bosna Kralı ve Sırp Despotu Lazar’ın otuz bin kişilik
müttefik kuvvetlerle yaptığı karşı taarruzla karşılandı. 1378’de Ploşnik
mevkiinde meydana gelen muhârebede, Lala Şâhin Paşanın yirmi bin kişilik kuvveti
bozularak, çoğu şehit oldu. Ploşnik bozgunu, gizlice hazırlanmakta olan Hırvat,
Leh, Macar ve bütün Balkan kral ve prenslerini Osmanlılar aleyhine harekete sevk
etti. Denizci bir kavim ve devlet olan Venedikliler, Osmanlıları iyi tanıyıp,
menfaatlendiklerinden, Haçlı ittifakına katılacaklarını beyan ettilerse de,
tarafsız kaldılar. Lazar, Tvartko ve Arnavut Prensi Kastriyota’nın öncülüğünde,
Hırvat, Leh, Macar, Bulgar, Sırp ve Arnavutların ittifakını haber alan Sultan
Murad Han, vakârını muhafaza ederek, muvâzeneli ve plânlı bir şekilde
hazırlıklarını tamamlamaya başladı. Balkan ittifâkına karşı Anadolu beylerinden
yardım istendi. İttifâka dâhil olan Bulgarları büyük harpten önce saf dışı etmek
gâyesiyle, Vezîriâzam Çandarlı Ali Paşayı vazifelendirdi. Osmanlı ordusu, Balkan
dağlarını aşarak Pravadi, Şumnu ve Bulgar Krallığının merkezi Tırnova’yı aldı.
Ali Paşa, Tuna boyu istikâmetinde harekâtı devam ettirerek, Ulah hâkimiyetindeki
Silistre ve Niğbolu’yu zaptetti. Bulgar Kralı Şişman, Osmanlılar ile antlaşmaya
mecbur oldu. Böylece Haçlı ittifakına katılmasına mâni olundu. Osmanlı
beylerinin Balkanlardaki ileri harekâtı muhtemel büyük harp öncesi durdurularak,
bütün kuvvetler Sultan Murâd Hânın kumandasında toplandı.
Bulgaristan harekâtını muvaffakiyetle tamamlayan Vezîriâzam Ali
Paşa, Yanbolu’ya gelen Sultan Murâd Han ile görüşerek, durumu arz etti. Durum
değerlendirmesi yapılıp ordu süratle Priştine’ye doğru harekete geçti. Yollarda
yerli ahâlinin mal, mülk, can ve ırzına karşı hiç bir tecâvüz yapılmadan
Kosova’ya gelindi. Yağma ve tahribâtın yapılmaması, Balkan milletlerini
Osmanlının güzel ahlâkına ve adâletine hayran bıraktı. Üsküp ile Priştine
arasındaki Kosova’da müttefik Haçlı ordusuyla karşılaşılıp muhârebe nizâmı
alındı. 8 Ağustos 1389 muhârebe öncesi Kosova’da şiddetli fırtına vardı ve o gün
Berât Gecesiydi. Akşam çadırına çekilen Sultan Murâd Han, Berât Gecesini ihyâ
edip namaz kıldı. Kur’ân-ı kerîm kıraât ettikten sonra, seccâdesinin üzerinden
kalkmadan târihe geçen şu duâyı okudu: "Ey Rabbim! Bu fırtına, şu âciz Murâd
kulunun günahları yüzünden çıktıysa, mâsum askerlerimi cezâlandırma. Onları
bağışla... Allahım... Onlar ki, buraya kadar, sâdece senin adını yüceltmek,
İslâm dînini kâfirlere duyurmak için geldiler. Bu fırtına âfetini, onların
üzerinden def eyle... Senin şânına lâyık bir zafer kazanmalarını nasip eyle.
Onlara öyle bir zafer kazandır ki, bütün Müslümanlar bayram ede... Müslümanları
mansûr ve muzaffer eyle. Ve dilersen o bayram gününde şu Murâd kulun sana kurbân
olsun... Önce beni gâzi kıldın, sonra şehit et..."
Fırtına dinip, 9 Ağustos 1389 günü yapılan Kosova Meydan Muhârebesinde
Birinci Murâd Han büyük bir zafer kazandı.
Sırp
Devletinin yıkılıp, Balkanların Türk hâkimiyetine geçişini sağlayan Kosova
Zaferinden sonra, Sultan Murâd Han, devrin anânesince muhârebe meydanını
dolaşmaya başladı. Bu sırada Miloş Obiliç adında yaralı bir Sırp âsilzadesi
tarafından hançerlenerek şehit edildi. Kaçan düşmanı tâkip etmekte olan oğlu
Şehzâde Yıldırım Bâyezîd, devlet adamlarının da ittifakıyla hükümdâr seçildi.
Sultan Murâd Hanın cenâzesi Bursa Çekirge’de yaptırdığı türbesine gönderilip,
defnedildi. Şehit edildiği yere de türbe yapılıp, "Meşhed-i Hüdâvendigâr"
denildi.Osmanlı Sultanı Murâd-ı Hüdâvendigâr Han, zaferden zafere koşmuş,
Anadolu’da ve bilhassa Avrupa’da devletin hudutlarını çok genişletmiş ve
babasından bir beylik olarak aldığı ülkeyi büyük bir devlet hâlinde oğluna
bırakmıştır. İslâmın cihâd emrini yerine getirmek ve Osmanlının şânını
yükseltmek için, târihî kaynaklarda otuz yedi gâza yaptığı yazılıdır.
Sultan Murâd Han; dindâr, âdil, merhametli, fazîletliydi.
Azim ve irâde kudreti, vakar ve ciddiyeti, ahâlisine karşı şefkâtli oluşu, açık
ve samîmi siyâsetiyle içte ve dışta istikrârıyla ve mühim askerî, adlî, mâlî ve
idârî teşkilâtıyla Osmanlı Devletini sağlam temeller üzerine oturtmuştur.
Güneydoğu Avrupa’ya Anadolu’dan Türk-İslâm nüfûsunun naklinde tatbik ettiği
şuurlu sistem, Sultan Murâd Hanın dâhiyâne bir siyâsetidir. Fütuhâtla alınan
Rumeli topraklarına iskân edilen Türk ve İslâm nüfûsu, Avrupa’da kalıcı bir
hâkimiyetin ve emniyetin başlangıcı olmuştur. Anadolu’da, Rumeli’nde pekçok
hayır müesseseleri, dînî, askerî ve idârî teşkilâtları kuran Sultan Murâd Han,
târihte kazandığı zaferlerle olduğu gibi, yaptırdığı eserlerle de milletin
kalbinde taht kurmuştur. Sultan Murâd Han, ihtiyaç ve lüzumunda eserler
yaptırdığı gibi zaferlerin ardından da şükran ifâdesi olarak, mescit, câmi,
medrese, mektep, imâret, han ve sosyal müesseseler inşâ ettirmiştir. 1364
Sırpsındığı Zaferi sonunda şükrân olarak; Bursa ve Bilecik’te birer câmi,
Yenişehir’de bir imâret, Çekirge’de bir imâret, medrese ile kaplıca ve han
yaptırmıştır.