MURÂD HAN-II;
Altıncı Osmanlı Sultanı. Babası Çelebi SultanMehmed, annesi
Dulkâdir âilesinden Emine Hâtun olup, 1404’teAmasya’da doğdu. Çocukluğu Amasya,
Bursa ve Edirne’de geçti. Küçüklüğünden îtibâren devrin büyük âlimlerinden
okuyarak yetişti. 1415’te on iki yaşındayken idârî ve askerî bilgileri öğrenip,
tecrübe sâhibi olması için, lalası Yörgüç Paşanın yanında Amasya Vâliliğine
tâyin edildi.Şehzâde Murâd, ilk vazîfe yeri Amasya’dayken, 1416’da âsi Börklüce
Mustafa isyânını bastırdı. 1421’de Anadolu Beylerbeyi Hamza Bey ile
İsfendiyaroğullarından Samsun’u aldı. Babasının vefâtıyla 25 Haziran 1421’de
Bursa’da tahta çıktı.Sultan İkinci Murâd Han 1422’de Osmanlı Devleti için büyük
tehlike arz eden Bizans’ın entrikalarına son vermek ve hazret-i Muhammed
sallallahü aleyhi ve sellem tarafından vaad edilen mânevî müjdelere kavuşmak
için İstanbul’u kuşattı. Bunun üzerine Bizans İmparatoru, Anadolu Beyliklerini
Osmanlı Devleti aleyhine kışkırttı. Sultan İkinci Murâd Hanın kardeşi Küçük
Mustafa isyan ederek Karaman ve Germiyan beylik kuvvetleriyle Bursa’yı
kuşatınca, İstanbul’da kâfi miktarda kuvet bırakıp, Edirne’ye gitti. Edirne’den
Bursa’ya geçti. Küçük Mustafa yakalanıp, cezâlandırıldı. Karaman, Eflak beyleri
ve Venedikliler ile antlaşma yapıldı. Candarlı İsfendiyar Bey itâat altına
alındı. İstanbul kuşatmasını hızlandıran Murâd Han İmparatorun şehri Venedik
hâkimiyetine teslim edebileceği ihtimâliyle 22 Şubat 1424’te Bizanslılarla
antlaşma yaptı. Bu antlaşma ile Ege ve Karadeniz kıyılarınıOsmanlılara terkeden
Bizanslılar, yıllık otuz bin düka altın haraç vermeyi kabûl ettiler. Anadolu’da
İzmir, Menteşe ve Teke beylikleri Osmanlı hâkimiyetine geçti. Germiyan Beyliği,
Osmanlı Devletine katıldı. 1425’teSelânik’i ele geçiren Venedikliler Osmanlılara
karşı Macarlar ile ittifâk kurdular. 1426’da Batı Anadolu’dan hareket eden Türk
denizcileri, Venediklilere âitEğriboz, Modon ve Koron’a sefer yaptılar.
Osmanlı-Venedik Harbi 1425-1430 yılları arasında devâm etti. Venediklilerin batı
ve doğu devletleriyle ittifâk kurmasına rağmen, Sultan İkinci Murâd Han Şubat
1430’da Selânik’i fethetti. Venedik donanması Gelibolu’da Türk donanmasına
taarruz ettiyse de müthiş bir bozguna uğradı. Temmuz 1430’da Osmanlı-Venedik
Harbine son veren Lapseki Antlaşması imzâlandı. Selânik Osmanlılarda kaldı.
Venedikliler yıllık vergiye bağlandı.İtalyanların hâkimiyetindeki Yanya’da ahâli
despot kavgalarından bıkmıştı. Yanyalılar Selânik’te bulunan Osmanlı Sultanı
İkinci Murâd Hana mürâcaat edip, Türk adâletine sığınarak hürriyet istediler.
Rumeli Beylerbeyi Sinân Paşa, ahâlinin hürriyetine dâir Sultan Murâd Hanın
fermânını getirince, şehrin anahtarı Osmanlılara teslim edildi. Böylece 1431’de
Yanya ve çevresi de Osmanlı hâkimiyetine girmiş oldu.Balkanlarda ahâlinin
Osmanlı adâletini, kendi ırk, din, dil ve kültüründen olan idâreye tercihi,
başta Papalık olmak üzere Hıristiyan kral, despot ve prenslerini telaşâ düşürdü.
Balkan milletlerinin Osmanlı idâresini tercih etmelerinin önüne geçmek için,
içeride ahâliye zulüm, dışarda da diğer devletlerle ittifak kurdular. Türkü
Türke düşürmek için, hâkimiyet mücâdelesindeki Anadolu beyliklerini Osmanlılar
üzerine saldırtırken, Papanın da teşvikiyle büyük bir Haçlı ordusu kurmak için
hazırlıklara başladılar.1435’te Karamanoğlu İbrâhim Bey yola getirildikten sonra
İkinci Murâd Han Rumeli’ye geçti. Akıncı Beyi Ali Bey’e Macaristan’ı vurma emri
verildi. 1437’de Ali Bey’in kırk beş gün süren Macaristan akınında, Demirkapı
geçilerekErdel’e girildi. Akıncılar Macar şehirlerinin askerî mevkilerini tahrip
edip, yetmiş bin esir alarak, pekçok ganîmetle döndüler. Osmanlılara karşı
düşmanca tavır alan Sırp Kralı Brankoviç’ten, 1439’da ülkesinin başşehri
Semendire’nin anahtarı istendi. Brankoviç, Osmanlı teklifini kabul etmediği gibi
ayrıca ordu hazırlattı. Osmanlıların taarruz harekâtını haber alan Brankoviç,
Semendire’nin müdâfaasını oğluna bırakıp, Macar Kralına sığındı. Üç ay
kuşatmadan sonra Semendire kalesi 27 Ağustos 1439’da fethedildi. Almanya
İmparatoru ve Macaristan Kralıİkinci Albert, Semendire’yi kurtarmak için sefere
çıktı. Macaristan Seferi kumandanlarından İshak Bey ve Osman Çelebi
kumandasındaki Osmanlı ordusuyla karşılaşan İkinci Albert, muhârebe başlamadan
ordusuyla kaçmaya başladı. Macar ordusunun müthiş bir bozgun havasıyla kaçışı,
İkinci Albert’i de korkuttu. Albert bu telaş içinde canını zor kurtardı. Bu
seferden ürken Bosna Kralı Tvartko yıllık yirmi bin düka altın vergisini, yirmi
beş bin düka altına çıkardı. 1441’de Belgrad Kuşatmasının netîcesiz kalışı
Avrupalıları ümitlendirip, yeni bir ittifaka heveslenmelerine sebep oldu.
Macarların millî kahramanı Hunyadi Yanoş’un Bosna’ya girişi, Balkan
hükümdârlarının ve Anadolu beyliklerinin Osmanlılara karşı birleşmesine yol
açtı. Bu sırada İkinci Murâd Hanın Karamanoğulları meselesiyle meşgul olmasından
istifâde eden Haçlı ordusu, 1443’te Tuna’yı aşarak Sofya ve Niş’i aldı. 1444’te
Yalvaç Muhârebesinde iki taraf da kesin bir üstünlük kuramadı. Haçlılar, geri
çekildiler. Neticede 12 Temmuz 1444’te Macarlarla on yıl süreli Segedin Sulh
Antlaşması imzâlandı.Sultan İkinci Murâd Han, Segedin Antlaşmasından sonra; Hacı
Bayram-ı Velî’nin İstanbul’u fethedeceğini işâret buyurduğu oğlu Mehmed (Fâtih)
lehine; "Sağlığımda oğlumun pâdişâhlığını göreyim." diyerek saltanattan çekildi.
Osmanlı tahtına on iki yaşındaki İkinci Mehmed Hanın geçirilmesi on yıllık
Segedin Sulh Antlaşmasına rağmen, başta Papalık ve Macarlar olmak üzere Avrupa
devletlerini ümitlendirdi. Osmanlılara karşı birleşerek hazırlıklarını süratle
tamamladılar. Hunyadi Yanoş Segedin Antlaşmasını bozarak, yanında Papalık
kuvvetleri de olduğu hâlde, büyük bir Haçlı ordusuyla hareket etti. On iki
yaşındaki Sultan Mehmed Han, ömrünün yirmi sekiz yılını muhârebe meydanlarında
geçiren babası İkinci Murâd Hanı yaşından ümid edilmeyecek ifâdelerin bulunduğu
târihî dâvet mektubu ile tahta geçmeye çağırdı. İkinci Murâd Han, Manisa’dan
Edirne’ye geldi. Murâd Hanın kumandayı ele almasından sonra, tecrübe, dirâyet ve
askerlerin içten bağlılığının da verdiği kuvvetle, Varna’da Haçlılara karşı
İslâm-Türk târihinin en muhteşem zaferlerinden biri daha kazanıldı. (Bkz. Varna
Muhârebesi)Tekrar tahta çıkan Murâd Han, ilk seferini Bizans İmparatorunun
kardeşi, Mora despotu Konstantin’in tecâvüzkârâne faâliyeti üzerine yaptı.
Despot Konstantin’den, Mora’da tecâvüzleri durdurması ve işgâl ettiği arâziden
çekilmesi istendiyse de reddedildi. Elde edilen bilgiler neticesinde Turahan Bey
kumandasında öncü akıncı kuvvetleri gönderildi. Sultan Murâd kumandasındaki asıl
Osmanlı ordusu 1446’da Korent ve Balyabadra’yı zaptetti. 1447’de Arnavutluk
isyânı bastırıldı.Macarların millî kahramanı Hunyadi Yanoş, Varna Muhârebesi
mağlûbiyetinin lekesini silmek için Macarlardan başka Eflak, Bohemya ve
Almanya’dan kuvvet toplamıştı. Âsi Arnavutluk Beyi dönme İskender ile de ittifak
kuran Hunyadi Yanoş kendisiyle berâber olmayan Sırbistan’ı işgâl edip, Tuna’yı
geçti. Osmanlı Sultanı Murâd Han, Haçlı ittifakına karşı lüzumlu hazırlıkları
tamamlayıp, Anadolu Beyliklerinden de yardımcı kuvvetler aldı. Kosova’da düşmana
karşı cephe alan Murâd Han, Türk-İslâm anânesince Muhârebeden önce antlaşma
teklif ettiyse de Haçlılar kabul etmedi. 17 Ekim 1448’de başlayan ve üç gün
devam eden meydan muhârebesi Haçlıların bozgunu ile neticelendi (Bkz. Kosova
Meydan Muhârebesi). Hunyadi Yanoş canını güçlükle kurtarabildi. Murâd Han,
1450’de Arnavutluk Seferine çıktıysa da tamamlayamadı. 3 Şubat 1451 târihinde
vefât etti. Vasiyetnâmesini tanzim edip vezirlere şâhitlik ettirdi. Bursa’ya
defnedildi. Türbesi, Bursa’da Murâdiye mahallesinde yaptırmış olduğu câmi
yanındadır.Sultan Murâd, büyük bir sarsıntıdan yeni çıkmış olan devletin
hükümdârı olduğu zaman çok gençti. Anadolu’da Tîmûr Hanla yeniden ortaya çıkan
Türk Beyliklerinin; Rumeli’de ise devletin zaafından istifâde etmek için fırsat
gözleyen Balkan ve Avrupa devletlerinin korkunç ihtiraslarıyla karşı karşıya
idi. Bizans, devletin başına her gün yeni bir gâile, bir iç buhran açmak için
sinsi sinsi çalışıyordu. Böyle buhranlı bir devirde devlet idâresini eline alan
Sultan Murâd Han, hayâtı boyunca, Anadolu’da Türk birliğinin kökleşmesi için
çalıştı. Rumeli’de tabiî hudutlar içinde yaşamayı tercih etmesine rağmen,
memleket menfaatı îcâb ettiği vakit aslâ vazîfeden kaçmayacak ve hayâtını bu
uğurda fedâdan çekinmeyecek kadar cesur, metin, irâdeli, azimkâr idi. İç ve dış
gâilelerle geçen hükümdârlık hayâtı sonunda, sâdece siyâsî ve askerî bakımdan
değil, medeniyet bakımından da yeni çağı açacak olan oğlu Sultan Mehmed’e mâmur
ve her türlü ilmî gelişmeye hazır bir ülke bıraktı.Murâd Han, ince rûhlu,
hassas, lütûfkâr âdil, merhametli olup sözüne sâdık, cesur ve tedbir sâhibi,
kumanda kâbiliyeti yüksek bir devlet adamıydı. On iki yaşında şehzâde iken
başlayan muhârebe hayâtı, vefâtına kadar devâm etti.İlmî sohbetleri sever,
âlimleri himâye eder ve onların ihtiyâçlarını karşılardı. Haftanın iki gününü
ilim meclisinde sohbetle geçirirdi. Kendisinin de ilmi ve ibâdeti çok; zühd,
verâ ve takvâsı pek fazlaydı. Oğlunu ve kızlarını evlendirdikten sonra, bir gün
vezîri Çandarlı İbrâhim Paşaya dönmüş; "Koca Çandarlı! Bu dünyâda arzûlanan
nedir ki? Oğul evermek, kız çıkarmak... Bunları Allahü teâlânın izniyle yerine
getirdik. Geriye îmân ile gitmek kaldı." demişti. Hemen bütün ömrünü gazâ
meydanlarında geçirdiği hâlde, îmâr işlerine ehemmiyet verip çok eser bıraktığı
için Ebü’l-Hayrât diye anıldı. Bursa, Edirne ve başka şehirlerde, yoksullar için
imâret ve ulemâ için medrese yaptırdı. Edirne’de dârülhadîs ve buna gelir olarak
Tahtakale Hamamı, Alacahamam ve Üç Şerefli Câmiini yaptırıp, bunları bir çok
vakıflarla destekledi. Bursa’da Murâdiye semtinde câmi, medrese ve imâret
yaptırdı. Edirne’de Ergene civârında bir köprü yaptırıp, Uzunköprü kasabasını
kurdu. Selânik ve İpsala’da da câmiler inşâ ettirdi. Her yıl Kudüs,
Halîl-ür-Rahmân, Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevvere yoksulları için otuz
beş bin altın gönderirdi. Ankara bölgesinde Balıkhisarı adlı büyük bir
subaşılığın köylerini Mekke yoksullarına vakfetmişti. Bulunduğu şehirde her yıl
on bin altını kendi eliyle seyyidlere paylaştırırdı. Tebeasının hakkına
ziyâdesiyle riâyet eder, kul hakkından pek sakınırdı. Babası Çelebi Sultan
Mehmed Handan kalma, Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevvere fakîrlerine,
Resûl-i ekrem efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) komşularına hediye
gönderme âdetini devâm ettirdi.Tezkirelerin kendisini şiir söyleyen ilk Osmanlı
sultânı olarak zikrettikleri İkinci Murâd Han; Gerçi-kim haddim değüldür bûseni
kılmak dilek,Ârif olan çün bilür ânı ne lâzım söylemek.gibi ustaca şiirler
yazabilecek kadar kuvvetli bir şâirdi. İlme ve âlimlere çok hürmet edip evliyâya
izzet ve ikrâmda kusur etmediği için memleketi âlim ve evliyâ yurdu oldu.
Herkesin duâsını aldı, pek kıymetli eserlerin yazılmasına, tercüme edilip
Türkçeye kazandırılmasına ve kıymetli ilim müesseselerinin inşâsına vesîle
oldu.Yazılan eserlerde açık bir dil kullanılmasını emrederek Türkçe yazmak
husûsunda titizlik gösterdi. Devrinde Osmanlı sarayı, âlim ve şâirlerin
buluştuğu bir yer oldu. Büyük âlim Molla Yegân bile ona hac dönüşünde hediye
olarak, Fâtih’in hocası âlim Molla Gürânî’yi getirmişti. Bu husus hiç bir
milletin kültür târihinde rastlanılmayan eşsiz bir hâdise olup, İkinci Murâd
Hanın ilme verdiği değeri de gösterir. Osmanlı Devletinde devrinde en çok eser
yazılan pâdişâh olması bakımından dikkat çeker. Gerçekten onun devrinde manzûm,
mensur pekçok eser yazılmış ve Osmanlı sarayı eserler hazînesi durumuna
gelmiştir.Yine tezkirelerin kaydettiğine göre, Osmanlı pâdişâhları içinde
şiirleri ilk defâ kaydedilen pâdişâhtır. Devrinde şuarâ tezkirelerinde temel
teşkil eden bâzı nazîre mecmûaları da onun adına ithâf edilmiştir. Ayrıca adına
ithâf edilen pekçok eser vardır ve hemen hepsinde İrşâdü’l-Murâd ile’l-Murâd,
Mesnevî-i Murâdiyye ve Murâdnâme gibi bu pâdişâhın ismi geçer.Devrinde görülen
geniş tabanlı bu kültür faaliyeti sonraki asırlara da temel teşkil etmiştir.