MUSTAFA
HAN-II;
Osmanlı pâdişâhlarının yirmi ikincisi
ve İslâm halîfelerinin seksen yedincisi. Sultan Dördüncü Mehmed’in Râbia Gülnûş
Sultandan oğlu olup 5 Haziran 1664’te İstanbul’da doğdu. Devrin âlimlerinden iyi
bir tahsil gördü. Devlet idâresi ve harp oyunlarını öğrendi. Mahâretli bir okçu
ve silahşördü.İkinci Ahmed Hanın 6 Şubat 1695’te vefâtıyla tahta çıktı. Pâdişâh
olduğunda, Osmanlı Devleti on iki yıldan beri Avusturya, Lehistan, Rusya ve
Venediklilerle harp ediyordu. Gayretli ve kahraman ruhlu bir hükümdar olan
Sultan Mustafa Hân, tahta çıkışının üçüncü günü sadrâzama gönderdiği fermânda;
"Cenâb-ı Hak, bu âciz, bu günahkâr kuluna bir cihân pâdişâhlığı ihsân etti.
Pâdişâhların hangisi zevk ve sefâya; kendi nefsinin râhatına düşmüş ise, eli
altındaki memleketlerinin ve tebeasının huzûru ve râhatı kaçmıştır. Biz,
bugünden zevki ve sefâyı kendimize haram kıldık. Düşmana karşı ceddim (Kânûnî)
Sultan Süleymân gibi kendim sefere çıkmaya kat’î niyet ettim. Sizler ki
vezîriâzamım, vüzerâ, ulemâ, vükelâ ve ocak ağalarısınız, cümleniz bir yere
gelip, bu hatt-ı hümâyûnumu okuyup düşününüz, gazâya gitmem mi makbul, yoksa
Edirne’de oturup, kalmamız mı münâsip? Din ve devlet ve halka hangisi faydalı,
Allah için söyleşüp, doğruyu bana bildiriniz vesselâm..." buyurarak vazîfeye
başladı. Bu Hatt-ı Hümâyûn devlet adamlarını, âlimleri, kumandanları, askerleri
ve ahâliyi çok memnun edip coşturdu. Hocası Seyyid Feyzullah Efendiyi yanından
ayırmayıp, sultanlığında da çok istifâde etti. Ordunun başında sefere karar
verip, saltanatının ilk günlerinde sevindirici zaferler kazanıldı. 18 Şubat
1695’te Sakız Adasının Venedik İşgâlinden kurtarılmasını temin eden Koyun
AdalarıZaferi kazanıldı.Venediklilerin sekiz harp gemisi ve bir cephânesini zapt
eden Koyun Adaları Zaferi kumandanlarından kalyonlar kaptanı Mezemorta Hüseyin
Paşa, Kaptan-ı deryâlığa yükseltildi. Venediklilerin Sakız’a tekrar
saldırmasıyla Mezemorta Hüseyin Paşa 15 Eylül 1695’te düşmanı çekilmeye mecbûr
etti. Venedik, donanmasını tâkip edenHüseyin Paşa 18 Eylül 1695’te Midilli’nin
Zeytinburnu açıklarındaki deniz muhârebesinde de parlak bir zafer kazanarak
düşmanın on üç gemisini tahrip etti.Sultan İkinci Mustafa Han, 30 Haziran 1695
târihinde Avusturyalıların işgâlindeki Macaristan’ı kurtarmak için ilk Avusturya
seferine çıktı. Belgrad’da 9 Ağustos’ta topladığı Harp Divanında Janova-Lippa,
Lugos ve havâlisinin işgalden kurtarılmasına karar verildi. 9 Eylül’de Lippa
Kalesi feth edildi. 22 Eylül 1695’te Kırım Hanı Selim Giray’ın da iştirâk ettiği
Lugos Muhârebesinde Osmanlı ordusu gâlip geldi. Lugos Zaferinden sonra Sultan
Mustafa Han, sefer mevsimi geçtiğinden, 18 Kasım 1695’te İstanbul’a döndü.Rus
Çarı Deli Petro, Karadeniz’e inmek için Azak Kalesini üç aydan fazla kuşatmışsa
da, muvaffak olamamıştı. 13 Ekim 1695’te elli bin ölü vererek Azak’tan çekilen
Deli Petro, Kefe Beylerbeyi Mustafa Paşa ve Kırım Kalgayı Kaplan Giray’ın tâkibi
sonucu daha da kayıp verdirilerek ateşli silahları zapt edildi. Azak
yenilgisinin öcünü almak isteyen Deli Petro, Venedik, Avusturya, Hollanda ve
Prusya’dan teknik eleman ve yardım olarak 1696’da kaleyi tekrar kuşattı. Azak
Kalesini müdâfaa için bırakılan beş yüz kadar asker, Deli Petro’nun yüz binlik
ordusuna karşı altmış dört gün dayanabildi. Yardıma gönderilen kuvetlerin
zamânında yetişememesi üzerine Azak Kalesi 6 Ağustos 1696’da vire ile teslime
mecbur oldu. Bu hal Sultan Mustafa Hanın ve bütün ülkenin büyük üzüntüsüne sebep
oldu. Azak Kalesinin ikmâlini ihmâl eden ve yardıma memur edilip, zamânında
yetişmeyen kumandanlar cezâlandırıldı. Kuban Nehri ağzına Açu’ya kale
yaptırılarak, Moskof yayılmasını durdurma çâresi düşünüldü.
İkinci Avusturya Seferine 1696 baharında çıkan Sultan Mustafa Hân
kumandasındaki Osmanlı ordusu, Saksonya Kralı Nalkıran Friedric ile General
Heisler kumandasındaki düşman kuvvetleriyle 1696 yazında karşılaştı. 27 Ağustos
1696’da Olasch yakınlarında meydana gelen muhârebede şiddetli taarruzlar oldu.
Düşman ordusu fazla dayanamayarak, yenildi. Tameşvar tekrar
zaptolundu.
Muzaffer pâdişâh Avusturya’ya son ve
kesin bir darbenin vurulması için yeni bir seferin lüzumuna inanıyordu. Ancak 17
Haziran 1697’de bu maksatla çıkılan sefer, sadrâzam Elmas Mehmed Paşa ile
Tameşvar Muhâfızı Koca Câfer Paşanın Pâdişâh’ı yanlış yola sevketmeleri sonucu
Zenta bozgununa sebep oldu. Savaşta Sadrâzam Elmas Mehmed Paşa ile on üç
beylerbeyi ve binlerce asker şehit oldu. Sultan Mustafa Han süvâri kuvvetleriyle
Tameşvar’a çekildi. Sadrazamlığa Amcazâde Hüseyin Paşayı getirdi.
Zenta bozgununun tesiriyle Osmanlı ordusunda disiplin
kalmamıştı. Bundan faydalanan Avusturya kuvvetleri Sava Nehrini geçerek Bosna
eyâletine kadar girdiler. Saray Bosna şehrine kadar olan sahalar tahrip edildi.
Ancak Bosna beylerbeyliğine getirilen Daltaban Mustafa Paşa Bosna’da bulunan
Avusturyalılara taarruz ederek onları memleketlerine kadar sürmeye muvaffak
oldu.Zenta Vak’ası Osmanlı devlet adamlarını sulha taraftar hâle getirdi.
Avusturya da harbe taraftar olmadığı için İngiliz ve Flemenk (Hollanda)
elçilerinin tavassut teklifi her iki devletçe de kabul edildi. Karlofça’da
antlaşma görüşmeleri devâm ederken, Sultan Mustafa Han, hudut tecâvüzlerine
karşı serdar tâyin edilen Sadrâzam Amcazâde Hüseyin Paşa kumandasındaki yüz bin
Osmanlı ve otuz bin Kırım askerini Belgrad’a gönderdi. Akdeniz, Karadeniz ve
Tuna donanmaları yeni gemilerle takviye edilerek, harekete hazır hâle getirildi.
Semendre ve Belgrad önlerinde bekleyen Osmanlı ordusu, uzun süren görüşmeler
üzerine Kasım 1698’de geri döndü. Uzun görüşmelerden sona Avusturya, Venedik ve
Lehistan, 26 Aralık 1699’da Karlofça Antlaşmasını imzâladı. Buna göre;
Macaristan’la Erdel Avusturya’ya terk edilerek, Sava ve Unna nehirleri hudut
kesildi. Mora, Dalmaçya ve Aya Mavri Adası Venediklilere Ukrayna ve Podolya
Lehistan’a verildi. Rusya ile antlaşma 14 Temmuz 1700’de yapıldı. Azak Kalesi
Ruslara bırakıldı.Sultan Mustafa Han, Karlofça Antlaşmasından sonra askerî ve
mâlî teşkilâtlarda ıslâhat hareketlerine girişti. Donanmada çektiri usûlünün
kullanılması terk edilerek kalyon sistemine geçildi. Bahriyenin ıslahı ve
ihtiyaçlarının giderilmesi için bir kânunnâme îlân edildi. Ancak bilhassa
kapıkulu ocakları arasında yapılan ıslâhâtlar yeniçeri ve sipâhilerin hoşuna
gitmedi. Bâzı devlet adamlarının tahrikiyle başlayan ayaklanma sonunda Sultan
Mustafa Han 22 Ağustos 1703’te tahttan indirildi. Saraya geldiğinde kapıda
kendisini feryâd ederek karşılayan Vâlide Sultanın elini öptükten sonra; "Kul
beni tahttan indirmişler, yerime karındaşım Sultan Ahmed’i pâdişâh eylemişler.
Allah mübârek eyleye, evlâtlarım kendisine Allah emâneti olsun." sözleriyle
kendisine ayrılan özel dâireye çekildi. Mustafa Han, hizmetleri ortadayken
karşılaştığı bu durumdan dolayı çok müteessir oldu. İstiskâ hastalığından da
muzdarip bulunan Sultan, nihâyet 20 Aralık 1703’te vefât etti. Yeni Câmi yanında
Vâlide Sultan Türbesine defnedildi. Babası Dördüncü Mehmed Han da bu
türbededir.
Dokuz yıla yakın Osmanlı sultanlığı
yapan İkinci Mustafa Han muktedir ve değerli bir pâdişâhtı. Orduların başında
sefere giden son Osmanlı sultanıdır. Âlimlere ve hocasına karşı hürmeti çok
fazlaydı. Edebiyâta meraklı olup Meftûnî veİkbâli mahlasıyla şiirler
yazardı.İkinci Mustafa Hanın devrinde devlet adamları ve âlimler kıymetli ilmî
ve sosyal müesseseler yaptırmışlardır. Hocası Seyyid Feyzullah Efendi, Fâtih’te
yaptırdığı medrese ile değerli ve nâdide kitapların toplandığı bir kütüphâne,
Sadrâzam Amcazâde Hüseyin Paşa Saraçhâne’de bir medrese, kütüphâne ve çeşme,
Sadrâzam Rami Mehmed Paşa Eyüp’te bir mektep ile çeşme, Dâmâd Ali Paşa bir
kütüphâne yaptırmışlardır. Sultan Mustafa Hânın silâhtârı olan Çorlulu Ali Paşa
tarafından tersâne içinde iki katlı câmi yapılmıştır. Mihrabı üstüne Kâbe taşı
yerleştirilmiştir. İkinci Mustafa Hanın hanımı Sâliha Sultan, oğlu birinci
Mahmûd Han zamânında Azapkapısı’nda sebil, çeşme, hamam ve mektep yaptırıp Arap
Câmiini tâmir ettirerek genişletti. Câmide mevlid ve Kur’ân-ı kerîm okunmasını
vakfiyesinde belirtmiştir.