ÇELEBİ
MEHMED;
Osmanlı Devletinin beşinci pâdişâhı.
Doğum senesini ekserî târihçiler 1386 olarak kaydetmektedirler. Babası, Sultan
Yıldırım Bâyezîd Han, annesi ise Germiyanoğlu Süleymân Şahın kızı Devlet
Hâtun’dur. Çelebi Mehmed küçüklüğünden îtibâren devrin en yüksek âlimlerinden
ders aldı. Din ve fen ilimlerini öğrendi. 1393’te devlet idâresinde tecrübe
sâhibi olmak üzere Amasya’ya sancakbeyi tâyin edildi.
Babası ile Timur Han arasında 1403’te yapılan Ankara Muhârebesinde
Osmanlı ordusunun ihtiyât kuvvetleri kumandanlığında bulunan Çelebi Mehmed,
muhârebenin kaybedilmesi üzerine Amasya’ya çekilmek istedi. Ancak Candaroğlu
İsfendiyar Beyin yeğeni Yahya Bey karşısına çıktı. Bunu mağlub eden Çelebi
Mehmed, ilerlemesinin tehlikeli olacağını anlayarak Bolu’ya gitti. Daha sonra
Amasya’ya dâvet edilmesi üzerine maiyeti ile harekete geçti ve şehir hâkimi Kara
Devlet Şahı yenerek Amasya’ya girdi. Çelebi Mehmed, aynı yıl civardaki hâkimleri
de mağlub edip, Sivas, Tokat ve Amasya mıntıkasına tamâmen hâkim oldu. Timur
Hana esir düşen babasını kurtarmak için bir plân hazırladı ise de muvaffak
olamadı.
Bu sırada Batı Anadolu’da bulunan Timur
Han, Çelebi Mehmed’in faaliyetlerini öğrenip, ona teminât vâdeden mektubu ile
yanına dâvet etti. Bu dâvete icâbet edip yola çıkan Çelebi Mehmed, muhtelif
yerlerde türlü bâdirelerle karşılaştığından elçiye durumu anlatıp, olanları
Timur Hana arz etmesini istedi. Kendisi Amasya’ya döndü. Çelebi Mehmed’in bu
mâzeretini kabul eden Timur, ona elindeki yerlerin hükümdârlığını verdi ve al
damgalı berât ve hükümdârlık alâmeti olarak taç, kemer ve hırka
gönderdi.
Bu sırada Yıldırım Bâyezîd’in diğer
oğullarından Şehzâde Süleymân Çelebi Edirne’de, Îsâ Çelebi Balıkesir ve
Bursa’da, Mûsâ Çelebi ise Kütahya’da sultanlığını îlân etmişti. Eski beylikler
yeniden ortaya çıkarak Anadolu birliği parçalanmıştı. Osmanlı Devletini tekrar
bir idâre altında toplamak isteyen Çelebi Mehmed, kardeşi Îsâ Çelebi’ye karşı
Ulubâd mevkiinde giriştiği savaşı kazanarak Bursa’ya girdi ve hükümârlığını îlân
etti (1404). Îsâ Çelebi Yalova yolu üzerinden Bizans İmparatorunun yanına kaçtı.
Emir Süleymân’ın isteği üzerine ise Edirne’ye gönderildi. Emir Süleymân, Îsâ
Çelebi’yi mühim bir kuvvetle Anadolu’ya gönderdi. Bursa’yı almak isteyen Îsâ
halkın muhâlefeti ile karşılaştığından şehri yaktı. Çelebi Mehmed ile yaptığı
ikinci muhârebede de mağlub olunca, yanına kaçtığı İsfendiyar Beyle anlaşarak
berâberce Ankara’yı almak üzere harekete geçtiler. Ancak müttefik kuvvetler
Çelebi Mehmed’e mağlub olup, Kastamonu tarafına çekildiler. Bir müddet sonra Îsâ
Çelebi Aydınoğlu Cüneyd Beyin yanına gitti ve onun aracılığıyla Saruhan ve
Menteşe Beyleriyle anlaşarak tâlihini bir kere daha denemek istedi, ancak mağlub
oldu ve bu defâ Karamanoğlu’na iltihâk etti. Netîcede Îsâ Çelebi bir müddet
sonra yakalanarak ortadan kaldırıldı.
Îsâ
Çelebi’nin öldürülmesinden sonra Çelebi Mehmed Anadolu’da yalnız kaldı. Bundan
sonra kendisinin kuvvetlenmesinden endişe ettiğinden Anadolu’ya gelen Emir
Süleymân ile mücâdele etti.
Emir Süleymân, Çelebi
Mehmed’in elinden birçok yerleri aldığı gibi Aydınoğlu Cüneyd Bey ile
Menteşeoğlu İlyas Beye hâkimiyetini kabul ettirmişti. Çelebi Mehmed, onu yeniden
Rumeli’ye döndürmek için kardeşi Mûsâ Çelebi’yi Rumeli tarafına geçirtti. Mûsâ
Çelebi’nin faaliyetlerini öğrenen Süleymân Çelebi, Rumeli’ye geçti ve ilk anda
Mûsâ’yı mağlub ettiyse de, sonradan onun baskınına uğrayarak hayâtını kaybetti.
Çelebi Mehmed Bursa’yı hâkimiyeti altına alırken, Mûsâ Çelebi de bu sırada
Edirne’de hükümdârlığını îlân etti. Mûsâ Çelebi, Anadolu’da kardeşinin kuvvetli
olduğunu bildiği için orayla alâkadâr olmayıp Bizansla meşgul oldu ve bir kısım
yerleri onlardan aldı. Bu arada ileride büyük bir isyan çıkaracak olan Şeyh
Bedreddîn’i kazasker yaptı. Şeyh, bu sûretle nüfûzunu artıracak mevkiye sâhip
oldu. Bir ara İstanbul’u muhâsara eden Mûsâ Çelebi tehlikesine karşı İmparator,
Çelebi Mehmed’i Rumeli’ye dâvet etti.
Çelebi
Mehmed Üsküdar’a gelerek İmparatorla görüştü. 1411’de İnceğiz mevkiinde kardeşi
ile yaptığı muhârebeyi kaybettiğinden gemilerle Anadolu tarafına geçerek yaralı
bir halde Bursa’ya geldi. Bir yıl sonra Mûsâ Çelebi’yle yaptığı ikinci
muhârebede de muvaffak olamadı. Mûsâ Çelebi’nin ümerâsına karşı sert davranması,
bir müddet sonra onları Çelebi Mehmed’le anlaşmaya mecbur etti. Yeni plâna göre
Çelebi Mehmed üçüncü defâ Rumeli’ye geçti. Kendisine katılan Sırp despotu ve
bâzı ümerâ ile Tuna’ya çekilmekte olan, Mûsâ Çelebi üzerine yürüyen Çelebi
Mehmed, Çamurlu-Derbend mevkiinde meydana gelen muhârebede Mûsâ Çelebi’yi mağlub
etti. Mûsâ Çelebi yaralı olarak kaçarken yakalanıp boğduruldu ve Bursa’ya
nakledilip, babasının türbesine defnedildi. Daha sonra Orhan Çelebi’yi de
yakalatan Çelebi Mehmed Edirne’de bütün devletin hükümdarı olduğunu ilân
etti.
Çelebi Mehmed Rumeli’de bulunduğu sırada
Karamanoğlu Mehmed Bey, Bursa’yı bir ay kadar muhâsara etmiş, Mûsâ Çelebi’nin
cenâzesinin geldiğini duyunca, şehri ateşe vererek memleketine dönmüştü.
Aydınoğlu Cüneyd Bey de bu sıralarda Ohri’den kaçarak Aydın’a gelmiş ve
Ayaslug’u (Selçuk) muhâsara edip, sancak beyini öldürmüştü. Bu sebeple Çelebi
Mehmed Anadolu’ya dönünce önce Cüneyd Bey üzerine yürüyüp, Çandarlı eliyle
Menemen, Kayacık ve Nif kalelerini aldı. Ayrıca İzmir de fetholundu. Çelebi
Mehmed, Cüneyd’in annesinin ricâsı üzerine Cüneyd’i affederek 1414’te Niğbolu
Sancakbeyliğini verdi. İzmir kuşatması esnâsında Menteşe Beyi de Osmanlılara
tâbi olduğu gibi, Midilli, Sakız ve Foça’daki Ceneviz kolonilerinin elçileri
gelip, bağlılıklarını arz ettiler. Daha sonra Teke Beyi de tâbi oldu.
Bu şekilde işlerini yoluna koyan Çelebi Mehmed, aynı yıl
Bursa’ya gelerek Germiyan ve Candar beyliklerinden takviye alıp Karaman Seferine
çıktı. Akşehir, Beyşehir ve Seydişehir kasabalarını aldı ve Mehmed Beyi mağlub
etti. Bundan sonra Konya’yı kuşattı ise de, mevsimin elverişsizliğinden dolayı
Karamanoğluyla sulh akdederek döndü. Ancak Mehmed Bey rahat durmayıp, Beyşehir
ve Seydişehir’e saldırdığından, Çelebi Mehmed ikinci defâ Karamanoğlu üzerine
gitti ve Konya ovasında yapılan muhârebede Mehmed Beyi bir kere daha mağlub
etti. Bu sırada pâdişâh rahatsızlandığından yine sulh akdedildi. Mehmed Bey,
gerektiğinde Osmanlı ordusuna yardım göndermeyi de kabul etti. Mehmed Bey bu
vâdini Eflâk Seferinde yerine getirmiştir.
Çelebi Mehmed, Anadolu’da Türk birliğini sağlama çalışmaları sürdürürken,
Hıristiyanlarla da dost geçinme politikası güdüyordu. Osmanlılara tâbi olan
Eflâk Prensi Mirça, taht mücâdelelerinden istifâde ile üç yıldır vergiyi
kesmişti. Kendisine voyvodalıkta rakip çıktığından zor durumda idi. Rakibi Dan,
Osmanlılara mürâcaat ederek, yardım istemiş, Mirça Macar Kralı Sigismund’a
başvurarak Osmanlıların kendisine yardım etmesi için aracı olmasını istemiştir.
Ancak Çelebi Mehmed Sigismund’un teklifini reddedip, Candar ve Karaman
beyliklerinden yardım alarak Tuna’yı geçip, Romanya topraklarına girdi. Macar-
Eflâk ordusunu mağlub eden Çelebi Mehmed, Mirça’yı yeniden Osmanlılara tâbi
kıldı.
Osmanlılar Erdel’e de birkaç defâ akın
düzenlediler. Netîcede Macar eyâleti baştanbaşa çiğnendi. Bu sûretle,
Balkanlarda ve Adriyatik’te Osmanlı nüfûzu kuvvetlendirildi.
Bundan sonra Çelebi Mehmed, Anadolu’da kuvvetlenmiş bulunan
İsfendiyar Beyle mücâdeleye başlamış ve Sinop’u muhâsara etmiştir. Çâresiz kalan
İsfendiyar Bey, Osmanlı Devletinin yüksek hâkimiyetini tanımıştır. Ayrıca oğlu
Kasım’ın istediği Kastamonu, Tosya, Çankırı ve Kalecik’i pâdişâha vermiştir.
Bunu müteâkib Çelebi Mahmed, daha önce Osmanlılarda bulunan Samsun’un alınmasını
istedi. Müslüman ve kâfir olmak üzere ikiye ayrılmış olan Samsun’un kâfir
kısmını Biçeroğlu Hamza Bey kuşattı. Kale halkı şehri yakarak gemilere binip
ayrıldıklarından şehir ele geçirildi. Müslüman Samsun’u bizzât muhâsara eden
Çelebi Mehmed’e karşı koyamıyan İsfendiyaroğlu Hızır Bey, şehri teslim edip
babasının yanına döndü.
Çelebi Mehmed devrinin en
önemli iç hâdisesi, Şehy Mahmud Bedreddîn’in isyânıdır. Şeyh Bedreddîn, Mûsâ
Çelebi zamânında Edirne’de kazaskerliğe tâyin edilmiş ve Çelebi Mehmed’in
cülûsunu müteâkib 1000 akçe aylık ile İznik’te ikâmete mecbur edilmişti. Şeyh
Bedreddîn Edirne’de ve sonra İznik’te eser yazmakla meşgul olup , kendisini
ziyârete gelenlere fikirlerini aşılamaya çalışıyordu. Edirne’ye gelmeden önce
Anadolu’da ün kazanmıştı. İznik’te de boş durmayan Şeyh, adamlarından Börklüce
Mustafa’yı Aydın taraflarına gönderip propaganda yaptırıyordu. Ayrıca Torlak
Kemâl adındaki adamı da daha önce Manisa taraflarında faaliyete başlamıştı. Şeyh
Bedreddîn, Börklüce Mustafa’nın hareketinin genişlemesi üzerine hacca gitmek
bahânesiyle önce Sinop’a oradan Kefe’ye ve nihâyet daha önce tanıştığı Eflâk
prensinin yanına giderek Şiîlerin bulunduğu Deliorman taraflarına geçti. Şiî
olan Şeyh Bedreddîn, İslâm’a uymayan zararlı fikirler ortaya atıyor, haram olan
hususların helâl olduğunu ileri sürerek isyân hislerini körüklüyordu. Netîcede
ilk isyân Karaburun’da başladı ve daha sonra Manisa’da kendini gösterdi. Az
zamanda genişledi. Börklüce Mustafa isyânı Amasya Vâlisi Şehzâde Murad ile
Bâyezîd Paşa tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı. Börklüce yakalanarak
katlolundu. Manisa tarafındaki Torlak Kemâl de aynı âkıbete uğradı. Şeyh
Bedreddîn, Bâyezîd Paşa tarafından yakalanarak Serez’de bulunan pâdişâh huzûruna
getirildi. Şeyhin durumu ulemâ tarafından tedkik olunduktan sonra, Ehl-i sünnete
uymayan îtikâd üzere olmak ve cemiyet nizâmını bozmakla suçlu bulunarak,
Sâdeddîn Taftâzânî’nin talebelerinden Heratlı Molla Haydar’ın fetvâsıyla Serez
pazarında asıldı ve malları vârislerine bırakıldı.
Şeyh Bedreddîn isyânı bu şekilde bastırıldıktan sonra Çelebi Mehmed, yeni
bir isyan tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Bu tehlike Ankara Meydan
Muhârebesinde babasıyla birlikte Timur’a esir düşüp Semerkand’a götürülen,
Düzmece Mustafa da denilen kardeşi Mustafa idi. Uzun müddet kendisinden haber
alınamayan Mustafa, bir müddet sonra geri dönüp, Karaman topraklarında kaldıktan
sonra Rumeli’ye geçmişti. Osmanlı tahtına oturmak niyetinde olan Mustafa, Eflâk
Voyvodasının ve Niğbolu Sancakbeyi Aydınoğlu Cüneyd Beyin yardımlarıyla
faâliyete geçip, Selânik ve Teselya’da saltanat iddiâsıyla adam toplamaya
başlamıştı. Fesâdın büyümesine mâni olmak için Çelebi Mehmed hemen harekete
geçti ve ağabeyi Mustafa Çelebi’nin kuvvetlerini Selânik civârında mağlub etti.
Cüneyd ile birlikte Mustafa Çelebi Selânik Kalesine sığındı. Çelebi Mehmed
ertesi sabah mültecileri istediyse de, Selânik vâlisi, İmparatorun müsâdesi
olmadan teslim edemeyeceğini beyânla özür diledi.
Nihâyet imparator da Çelebi Mehmed hayatta oldukça bunları salıvermeyeceğini
yemin ile taahhüd edince Pâdişâh Selânik muhâsarasını kaldırdı. Pâdişâh anlaşma
gereğince, Mustafa Çelebi için her sene İmparatora önemli miktarda akçe
ödeyecekti. Mustafa Çelebi Vak’ası 1420 senesinde vukû bulmuştur.
Bu vak’ayı müteâkib Çelebi Mehmed, İstanbul’u resmen
ziyâret ederek İmparator tarafından karşılanmış ve Üsküdar’da İmparatora vedâ
edip, İzmit üzerinden Bursa’ya gelmiş, bir müddet sonra da Gelibolu yoluyla
Edirne’ye dönmüştür.
Pâdişâh Edirne’deyken,
çıkmış olduğu avda rahatsızlandı. Nüzûl illetinden kurtulamayacağını anlayan
Çelebi Mehmed, vezirleri Bâyezîd, İbrâhim ve Hacı İvaz Paşaları dâvet ederek,
gizlice görüşüp, büyük oğlu Amasya Vâlisi Murad’ın hemen dâvet edilmesini
istedi. Kısa süren hastalıktan sonra Haziran 1421’de vefât etti. Çelebi
Mehmed’in vefâtı son derece gizli tutuldu. Cesedi tahnit edilerek sarayda
muhâfaza edildi. Şehzâde Murâd’ın Bursa’ya gelişine kadar 40-42 gün pâdişâhın
vefâtı gizlendi. Cesedi Bursa’ya getirilerek Yeşil Türbeye defnedildi. Osmanlı
Devletinin ikinci kurucusu kabul edilen Çelebi Mehmed, ne kardeşi Mûsâ Çelebi
gibi sert, ne de diğer kardeşi Emir Süleymân gibi yumuşak ve kayıtsızdı. Mâkul
hareket eden, sabırlı, azim ve irâde sâhibi, sözüne ve vâdine sâdık, nâzik,
vakûr ve ciddî bir hükümdârdı. Yalnız dostuna değil, düşmanlarına da kendisini
sevdirerek îtimât telkin etmiş ve saydırmıştır. Onun hakkında Osmanlı
târihlerinden başka yabancı kaynaklar da iyi şehâdette bulunmaktadırlar. Küçük
ve büyük 24 muhârebede bulunarak 40’a yakın yara aldığı rivâyet edilmektedir.
Emellerinin en başında babası zamânındaki yerlerin geri alınması geliyordu ki,
bu gâye için çalışmış ve büyük ölçüde muvaffakiyet elde etmiştir. Zamânının
yerli ve yabancı kaynakları onun dirâyetinden, sebâtkârlığından, iyi ahlâkından
ve daha birçok meziyetlerinden bahsetmektedirler.
Çelebi Mehmed, kısa ömrünü savaş alanlarında geçirmiş olmasına rağmen,
memleketin îmârına da önem vermiştir. Bursa’da yaptırdığı câmi, medrese, imâret
ve Yeşil Türbesi önemli sanat eserleridir. Câminin karşısına yüksekçe mevkide
kendi türbesini yaptırdı. Türbenin karşısına düşen medresesi bugün müze hâline
getirilmiş olup, Bursa medreseleri arasında Sultâniye adı ile meşhurdu.
Bunlardan başka Edirne’de Emir Süleymân tarafından inşâsına başlanan ve Mûsâ
Çelebi tarafından devâm ettirilen Ulu Câmi (Câmi-i Atik)nin tamamlanması da ona
nasîb olmuştur. Çelebi Mehmed, bu eski câmiye vakıf olmak üzere Edirne’deki
bedesteni yaptırmıştır. Ayrıca Amasya’da Şehzâde türbesini yaptırmıştır ki, oğlu
Kâsım burada medfundur. Edirne’deki Eski Sarayın da Çelebi Mehmed tarafından
inşâsına başlandığı rivâyet edilmektedir.
Çelebi
Mehmed’in en önemli hizmetlerinden birisi de Mekke ve Medîne halkına her sene
Surre Alayı göndererek mâlî yardımda bulunma âdetini başlatmasıdır.
Sultan Mehmed’in en büyüğü Murad olmak üzere, Mustafa,
Kâsım, Ahmed, Yûsuf ve Mahmûd adında altı oğlu ile yedi kızı vardı. Kendisinden
sonra tahta büyük oğlu Şehzâde Murad çıkmıştır.