Evlilik ve mehir
Mehir, erkeğin
evlenirken kıza vermesi gereken altın, mal veya bir menfaattir. Mehrin altın
olması şart değildir. Herhangi bir mal [ev, apartman, bağ, araba, fabrika] veya
bir menfaat de olabilir. Mehir olarak Kur’an-ı kerim öğretmeyi istemek de
câizdir. Mehir iki kısımdır. Mehr-i muaccel ve mehr-i müeccel. Her iki mehir,
nikâhta bildirilmedi ise, Mehr-i misil verilmesi gerekir. Kadının baba
tarafından akrabasına verilen kadar verir. Mehr-i muaccel: Acele verilmesi
gereken mehir demektir. Nikâh yapılınca, verilmesi vacip olur. Zifaftan veya
halvetten önce verilir. Mehr-i muacceli geciktirmek câiz değildir. Hanım
ayrılmaya sebep olan birşey yaparsa, mesela mürted olursa, hurmet-i musâhere’ye
sebep olursa, mehr-i muaccel verilmez. Erkek boşarsa veya ayrılığa sebep olanı
yaparsa, yarısı verilir. Mehr-i müeccel: Hemen verilmeyip daha sonra verilmesi
gereken mehir demektir. Halvet olmuşsa veya ikisinden biri ölmüşse, mehr-i
müeccelin verilmesi vacip olur. Hanımının istediği zamanda verilir. Eğer
istemedi ise, ikisinden biri ölünce, verilmesi vaciptir. Hanım ölünce, kocası,
hanımının vârislerine verir. Kocası ölünce, mirasından hanımına verilir. Mehrin
başlık parası ile ilgisi yoktur. Başlık parası almak haramdır.
Boşanma
hâlinde mehir
Boşanma hâlinde, zifaf veya halvet olmuşsa, müeccel mehrin
tamamı, olmamışsa yarısı verilir. Bir ayet-i kerime meali: (El dokunmadan
boşadığınız kadınlara, mehrin yarısını veriniz!) [Bekara 237]
Nikâh
kıyılırken mehir söylenip de, ne kadarı muaccel olduğu bildirilmedi ise, âdete
ve hanımının emsaline göre, söylenilenin bir miktarı muaccel olur. Nikâh
kıyılırken, mehr-i müeccelin belli bir tarihte ödenmesini şart etmek câizdir.
Boşanma hâlinde, mehrin ödeme tarihi beklenir. Ödeme tarihi belli değilse,
boşarken hemen ödenir.
Boşadığı kadına mehrini ödememek kul hakkıdır.
Ödemezse, ahirette azabı çok şiddetlidir.
İslâmiyette mehir parası, evlenmek
için değildir. Evliliğin düzenli, mutlu olarak devam etmesi, kadının hak ve
hürriyetlerinin korunması, din cahili huysuz erkeğin elinde oyuncak olmaması
içindir. Mehir parasını vermek ve çocukların nafaka paralarını her ay ödemek
korkusundan, erkek, hanımını boşayamaz. Bu korkunun olmadığı yerlerde,
mahkemeler boşanma davaları ile dolup taşar. Bunun için, evlenecek kızın,
İslâmın güzel ahlâkını ve kadına verdiği kıymeti bilen ve bunlara önem veren
erkekten az miktarda, böyle olmıyandan ise, fazla miktarda mehir istemesi
efdaldir.
Mehir parası, kadın için bir sigorta sayılır. Erkeğin zor ödeyeceği
veya hiç veremeyeceği bir mehir ile evlenen kadını, erkek boşayamaz. Boşarsa,
maddî hayatı felce uğrar. Mehir vermek korkusu, erkeğin iyi geçinmesine de sebep
olur. Şayet erkek, mehir parasını verir de, hanımından ayrılırsa, hanımın
kimsesi de yoksa, bu mehir parası ile geçinme imkânı bulabilir. İmkânı olan
erkeğin, saliha kız veya kadına çok mehir vermesi iyi olur. Habeş imparatoru
Necaşî, Ümm-i Habibe [validemiz] ile Peygamber efendimizin nikâhlarını kıyınca,
mehir olarak yaklaşık 2 kilo altın vermişti. Mehir biçilmeden yapılan nikâh da
sahihtir. Fakat daha sonra mehr-i misil vermek gerekir. Mehrin çoğunun bir
sınırı yoktur. Fakat en azı, 5 gram altındır. Bir kız veya kadın, nikâhı
kıyılırken, (Benimki mehirsiz olsun) diyemez. Fakat mehir tesbit edildikten
sonra, almadan da kocasına bağışlayabilir. Bağışlaması ise çok sevaptır.
Mehir vermek vaciptir
Mutlaka mehir vermelidir. Kur’an-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki: (Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile verin; kendi arzuları
ile mehrin bir kısmını size hediye ederlerse, onu da afiyetle yersiniz.) [Nisa
4]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Mehir vermemek niyeti ile
nikâhlanan, kıyamette hırsızlarla haşrolur.)
(Mehir olarak, demir bir yüzük
olsa da verin!)]
(Mehir parası hayırlı maldır.)
Salih biri ile evlenen
kız, fazla mehir istememelidir. Hadis-i şerifte, (En iyi mehir kolay ödenendir.
Mehirde kolaylık gösterin. Çok mehir istemek düşmanlığa sebeptir.) buyuruldu.
Hz. Ömer buyurdu ki: (Çok mehir istemeyin. Eğer fazla mehir almak bir fazilet
olsaydı, Resulullah bunu yapardı. Hâlbuki O, hiçbir hanımına 12 ukye’den [38
altından] fazla mehir vermedi, kızlarının mehri de bu kadardı.) Bir kadının
mehri, bir çift ayakkabı idi. Peygamber efendimiz, bu kadının mehrinden memnun
olup olmadığını sordu. Kadının memnun olduğu bildirilince, Peygamber efendimiz
de sevindi. (Tirmizî)
Doğru itikad
Doğru itikada sahip
olmak için, inanışımız şöyle olmalıdır:
1- Muhammed aleyhisselam son
peygamberdir. Ondan sonra peygamber gelmez.
2- Kabir ziyareti, enbiya ve
evliyadan yardım istemek caizdir.
3- Kabir suâli haktır.
4- Kabir azabı
hak olup, ruh ve bedene birlikte olacaktır.
5- Okunan Kur’an-ı kerimin ve
verilen sadakanın sevabı ölülere gönderilir. Bu sevaplar ve edilen duâlar
ölülere ulaşır, azaplarının azalmasına sebep olur.
6- Kıyamette hesap
vardır.
7- Mizan vardır.
8- Sırat köprüsü vardır.
9- Şefaat
haktır.
10- Cennet ve cehennem şu anda vardır ve ebedîdir.
11- Mirac ruh
ve bedenle olmuştur.
12- Eshab-ı kiramın tamamını sevmek, hiçbirini
kötülememek gerekir.
13- Eshab-ı kiramın tamamı cennetliktir. Bunlardan on
tanesi [aşere-i mübeşşere] dünyada ismen de cennetle müjdelenmiştir. Dört halife
bunlardandır.
İnsanların en
üstünleri
14- Peygamberden sonra en üstünü 4 halifedir.
Üstünlükleri halifelik sırasına göredir.
15- Cennet ehli Allahü teâlâyı
görecektir.
16- Enbiyanın mucizesi ve evliyanın kerameti haktır.
17-
Günahkâr mümin, günahları nisbetinde cehennemde azap görür, yahut şefaate veya
affa kavuşup cennete girer. Kâfirler ise, ebedî cehennemde kalır.
18-
Kur’an-ı kerim, kelam-ı İlâhîdir, mahluk [yaratık] değildir.
19- Mest üzerine
mesh etmek caizdir.
20- İman, kalb ile tasdik ve dil ile ikrardır.
21-
Ehl-i kıbleyi tekfir etmemek, [yani namaz kılan müslümana günahlardan dolayı
kâfir dememek.] Ehl-i kıble denilen kimsenin bir inanışı, anlamı açık olan kesin
bir delile zıt ise, küfür olur. Böyle bir kimse, namaz kılsa da, her ibâdeti
yapsa da kâfir olur.
22- Allahü teâlâ zamandan, mekândan münezzehtir. Hiçbir
şeye benzemez.
23- İbadet imandan parça değildir. Büyük günah işleyen mümine
kâfir denmez.
24- Ölümden sonra herkes dirilir.
25- Hak âşığından,
evliyadan da ilâhî teklifler kalkmaz. Onların da ibâdetleri yapma mecburiyeti
vardır.
26- İmansız ölmekten korkmak gerekir.
27- Hak bir mezhebe mensup
olmak, mezhepsiz olmamak gerekir.
İbadetin faydası
Cehenneme
gideceği alnına yazılan kimsenin ibâdet etmesinin bir faydası olur mu? diye sual
soran
birine, Resulullah efendimiz, (İbadet et, herkese ezelde takdir edilmiş
olanı yapmak kolay gelir) buyurdu. Cennetliklerin ibâdet yapması ve
cehennemliklerin isyan etmesi; genelde sağlıklı yaşaması ezelde takdir edilmiş
olanın gerekli ilacı almasına; hastalanması takdir edilmiş olanın da, ilaç
bulamamasına benzer. Hastalıktan ölmesi takdir edilmiş olana, ilaç almak nasip
olmaz. Zengin olması takdir edilmiş olana, kazanç yolları açılır. Bunun gibi,
ezelde cennetlik olanın iman ve ibâdet etmesi nasip olur. Hadis-i şerifte,
(Cennetlik olan, cennete götürecek; cehennemlik olan da, cehenneme götürecek
amel işler.) buyuruldu. Cehennemlik olan, (Herkesin cennetlik veya cehennemlik
olduğu ezelde takdir edilmiş) der ve ibâdet etmez. Bol mahsul alması takdir
edilene ise, tarlasını sürmek, tohum ekmek nasip olur. İşte cennetlik olanın
iman edip ibâdet yapması, cehennemlik olanın da, isyan edip kâfir olması
böyledir.